12 Eki 2023
Dr. Öğr. Üyesi Aslı Ulubaş Hamurcu ile Kent ve Teknoloji İlişkisi Üzerine Söyleşi
YÖK Üstün Başarı Ödülleri’nde “Güzel Sanatlar ve Mimarlık” alanında en iyi doktora tezi ödülünün sahibi olan İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Aslı Ulubaş Hamurcu, ödüllü doktora teziyle ilgili sorularımızı cevapladı.
Haber: İTÜ Medya ve İletişim Ofisi
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde görev yapan Dr. Öğretim Üyesi Aslı Ulubaş Hamurcu’nun hazırladığı doktora tezi, 2022 YÖK Üstün Başarı Ödülleri’nde “Güzel Sanatlar ve Mimarlık” alanında en iyi doktora tezi seçildi.
2022-2023 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde, ödülünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden alan Dr. Ulubaş Hamurcu’nun Prof. Dr. Fatih Terzi danışmanlığında hazırladığı “Sosyo-mekânsal Değişimin Modellenmesi: Sosyo-teknolojik Faktörlerin Geleceğin Kentsel Mekân Kurgusuna Etkisi” başlıklı doktora tezi, Kadıköy’ün sosyo-mekânsal değişiminde bilgi ve iletişim teknolojilerinin oynadığı rolü mercek altına alıyor.
Şehir ve bölge planlaması alanında çalışmalarına devam eden Dr. Aslı Ulubaş Hamurcu, ödüllü doktora teziyle ilgili İTÜ Medya ve İletişim Ofisi Haber Editörü Ömer Fatih Andı’nın sorularını yanıtladı.
“Mekânsal değişimin, sayısal bir modelle açıklanmasına ihtiyaç vardı”
Kent geçmişine dair sosyal verinin azlığının, tezin yazım sürecinde karşılaştığı başlıca zorluklardan biri olduğunu dile getiren Dr. Ulubaş Hamurcu; “Sosyal yapıyla ilgili detaylı ve sürekli bir veriye ihtiyaç vardı, bu durum beni kendi sayısal verilerimi üretmeye yöneltti ve sosyo-mekânsal değişimle ilgili veri setini okuduğum kaynaklardan, tarihsel anlatılardan yola çıkarak kendim hazırladım,” sözleriyle tezinin yazılış sürecine dair detayları paylaştıktan sonra, çalışmasının literatüre sağladığı özgün katkılardan bahsetti:
“Mekânın değişimini odağına alan sosyolojik, antropolojik pek çok çalışma var, ama bu konuda sayısal değişimin bir model ile ortaya konulduğu bir çalışmaya ihtiyaç vardı, çünkü şehir planlamasının bir boyutuyla sayısal bir doğası var. Tezimin ilk kısmı bu konuya odaklanıyor.”
Teknoloji, kentsel mekânı nasıl değiştirdi?
“Sosyal yapı mekânı şekillendiriyor, mekânı biçimlendiren unsurlar da sosyal yapıyı biçimlendiriyor,” diyerek toplum ve kent arasındaki etkileşimin temelinde yer alan diyalektik yapının altını çizen Dr. Ulubaş Hamurcu, tezinin çıkış noktasını şu sözlerle dile getirdi: “Bu ikili ilişki içerisinde teknolojinin yerini ve etkisini konumlandırmam gerekiyordu. Kadıköy kent merkezi odağında yazmış olduğum tarihsel dönüşüm modelinin içerisinde teknolojinin yerini tespit etmem gerekiyordu. Böylece ‘Teknoloji, mekânı nasıl değiştiriyor?’ sorusuna cevap aramaya giriştim.”
Teknolojinin hem mekâna hem de sosyal yapıya etki ettiğini vurgulayan ve bu sebeple, ilk başta sosyo-teknolojik profili tespit etmenin gereğine değinen Dr. Ulubaş Hamurcu tez çalışmasında kullandığı yöntemi ve ortaya çıkan verileri şu sözleriyle dile getirdi: “Profili, kuşakların bilgi ve iletişim teknolojileriyle olan yakınlıkları, bu teknolojileri gündelik kullanım oranları ve hangi teknolojik aygıtların kullanıldığı verisi üzerinden oluşturdum. Bu sayede, üç farklı sosyal grubun varlığını fark ettim: İlki, teknolojiyi kullanım oranı yüksek kişiler; ikincisi, orta düzeyde teknolojiyi kullanan bir çeşit ‘geçiş’ kuşağı; üçüncüsü ise teknolojiye karşı daha mesafeli duranlar. Şaşırtıcı şekilde, bu teknolojiye mesafeli yaklaşan grup, ağırlıklı olarak genç nesil. Z kuşağı teknolojiyle mesafeli; Y ve X kuşağının bir kısmı geçiş aşamasında; X ve üzeri kuşaklar ise teknolojiye hâkim, her türlü teknolojik imkâna erişimleri var. Belki bu biraz da sosyo-ekonomik faktörlerle ilişkili olarak okunmalı.”
Bu sosyo-teknolojik grupların, mekân kullanımını ve teknolojik etkileşimlerini incelediğinde yine ilgi çekici verilere ulaştığına dikkat çeken Dr. Ulubaş Hamurcu, “Mesela, mekânla ilişkilerini geleneksel yolla kuran, bulunduğu mekânı fiziksel olarak deneyimlemeyi seven kişiler kadar sanal imkânları önceleyenler de vardı. Sanal imkânlara önem verdiği halde, fiziksel mekânı; sosyalleşme gibi fırsatlar sunması bakımından terk etmeyenler de vardı. Bütün bu veriler, Kadıköy örnekliğinde, sosyal yapı ve kent mekânı arasındaki ikili ilişkide, bilgi ve erişim teknolojilerinin belirleyici rolünün sonuçları olarak epey önemli,” ifadeleriyle de teknoloji kullanıcılarının kentsel mekânlarla olan ilişki biçimlerini örnekledi.
“Kentlerin teknolojik gelişimi, Koronavirüs’ten sonra hızlandı"
Tezinde ağırlıklı olarak bilgi ve iletişim teknolojilerine odaklanan Dr. Ulubaş Hamurcu, “Bu teknolojilerin gelişimi ve yaygınlaşması, Türkiye özelinde düşünülecek olursa 1990-2000 yılları arasında başlayarak gerçekleşir. Yine aynı şekilde bu teknolojiler üzerine yapılan kuramsal çalışmalara da bu yıllarda rastlamak mümkün. Ancak bu çalışmalarda bilgi ve iletişim teknolojilerinin uygulamayla ilişkisine pek değinilmez, çünkü test edilme durumu yok, henüz bu teknolojiler o dönemde yaygınlık kazanmamış durumdadır,” diyerek tezinin çalışma alanının veri bakımından zenginleşmesindeki faktörleri şu şekilde açıkladı: “Tezimde, ülkemizde internet altyapısının gelişmesi; 4,5G ve 5G teknolojilerinin artık çok ilerlemesi, ‘metaverse’ teknolojisinin yaygınlaşması dolayısıyla bu teknolojilerin mekânla ilişkisinin somutlaştığını gözlemleyebilmek için gerekli ortam oluşmuştu.”
Koronavirüs salgınının, kentsel mekânların teknolojik imkânlarla ilişkisinde bir kırılma olduğunu ifade eden öğretim üyemiz, şu sözleriyle bu durumu temellendirdi: “Koronavirüs salgınıyla birlikte sosyal ortamın kıymeti, insanlar arası etkileşimin önemi ortaya çıkmış oldu. Kentlerin teknolojik gelişimi ve teknolojik imkânların yaygınlık kazanması, salgının yarattığı sosyal farkındalık ile hızlandı. Çok kısa bir süreçte, bu yeni sanal imkânlara adapte olduk.”